Çikolatanın Tadı Kadar Tatlı Olmayan Hikâyesi

Geçtiğimiz günlerde Afrika’daki ülkelerin neden cetvelle çizilmiş gibi net ve düzgün sınırlara sahip olduğuna değinmiş ve bu durumun temelinde Afrika’da yıllarca süren sömürge faaliyetleri olduğunu açıklamıştık. Gelgelelim, Afrika’da sömürülen tek şey değerli madenler değil…

Bugün sizlerle beraber Afrika’da çikolata uğruna yaşanan insanlık dramına ve doğa katliamına göz atacağız.

Tatlı krizlerimizin olmazsa olmazı çikolatanın, günümüzdeki hikâyesinden önce geçmişteki hikâyesine şöyle kısaca bir göz atmamız gerekirse…

  • Mayalar Dönemi’nde halkın çikolataya dokunmasını yasaklayan bir çizim

Günlük hayatta pek çok gıdada karşımıza çıkan ve neredeyse herkesin severek tükettiği çikolata, MÖ 1900’lü yıllarda Mayalar tarafından keşfedilse de alışılageldiğimiz çikolata ile Aztek Kralı II. Montezuma (ya da Moktezuma) Dönemi’nde karşılaşıyoruz.

Pek çok tarihçiye göre, Aztek Kralı’nı ziyarete gelen Kristof Kolomb ve Hernan Cortes’e bizzat II. Montezuma tarafından altın sürahilerle çikolata ikram edilir. Kaşifler bu ikramı çok beğenirler ve krala bu tadın Avrupa’da olmadığını söylerler. Gerekli izinleri, ham maddeyi ve tarifi de alarak Avrupa’ya dönen kaşifler, ülkelerinde bu tadı sergilerler ve yoğun bir ilgi ile karşılaşırlar.

Bir çikolata şelalesi için en az 4 yıllık bir emek vermek gerekiyor.

Kakao ağacı

Hepimizin bildiği üzere çikolata, kakao ağacının meyvesine ait çekirdeklerden üretilir. Yani çikolata yiyebilmek için kakao ağacına ve bu ağacın çekirdeklerine ihtiyacımız var.

Olayı “hadi bugün kakao ağacı dikelim, yarın da çikolata yiyelim” gibi düşünsek de aslında bu iş o kadar da kolay değil çünkü yeni dikilen bir kakao ağacı ilk 4 yıl boyunca meyve veremez. Bu da bir ağaçtan 4 yıl boyunca bir gram bile çikolata üretemeyip 4 yıl boyunca ürün alamadığınız bir ağacın bakımlarını üstlenmeniz anlamına geliyor.

Çikolata tutanın parmağını yalaması şöyle dursun, neredeyse çikolatayı tutanın parmağı kesilecek!

Geçmişten bugüne kadar sürekli “bal tutan parmağını yalar” derler. Bal tutan gerçekten parmağını yalar mı bilinmez ama çikolata tutan (daha doğrusu kakao çekirdeği) asla yalayamıyor. Hatta yalamak şöyle bir dursun, parmağını kesilmekten bile zor kurtarıyor.

Gelin şimdi hep beraber, en mutlu anlarımızda her daim yanı başımızda biten çikolatanın insan kaçakçılığından tutun da çocuk işçiliğine kadar uzanan ve doğayı adeta katleden karanlık dosyasına bir göz atalım.

Dünya üzerindeki ufacık bir alan, her yıl milyarlarca insanın çikolata krizlerine derman oluyor.

Dünya genelinde her yıl yaklaşık 7 milyar ton çikolata üretiliyor. Bu da aslında her insanın yılda yaklaşık bir kilo çikolata tükettiğine işaret ediyor. Hal böyle olunca her yıl 7 milyar ton çikolata üretebilecek kadar kakao ağacına ihtiyacımız var fakat bir kakao ağacını yetiştirebilmek o kadar da kolay mı?

Bir kakao ağacının ilk dört yıl meyve veremediğinden bahsetmiştik. Bunun yanında kakao ağaçları neredeyse endemik (sadece belirli bir bölgede yetişebilen) türden bir bitkidir. Örneğin kakao ağaçları, hem çok yoğun yağış hem de yüksek sıcaklık ister. Bunun yanında doğrudan güneş ışığını ve rüzgarı sevmez. Bu da kakao ağaçlarının yetiştirilmesini oldukça güç kılıyor.

Tüm bu zor şartlara rağmen Afrika’nın iki ülkesi Fildişi Sahili ve Gana, dünya kakao ağacı ihtiyacının %52’sini sağlar. Bu iki ülkeye Endonezya, Nijerya ve Ekvator’u da eklersek, oranı %77’ye çıkartmış oluruz. Yani kısacası, çikolata için kakao ağaçlarına ve kakao ağaçları için de bu ülkelere ihtiyacımız var.

Yine hatırlatmakta yarar var; doğaya en çok zarar veren hayvan maalesef ki insandır…

İnsanoğlunun açgözlü bir canlı olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. Bu açgözlülük, kakao ağaçları için de aynı şekilde devam ediyor. Çikolata üreticileri, daha fazla çikolata üretebilmek için daha fazla kakao ağacı dikiyor. Tabii kakao ağaçları dünyanın sadece kısıtlı yerlerinde yetişebildiği için, özellikle Fildişi Sahili ve Gana gibi ülkelerdeki doğal ormanlar yok edilip, buralara kakao ağaçları çiftlikleri kuruluyor.

Bağımsız yayımlanan raporlara göre, bu doğa katliamından ötürü kakao ağaçları çiftliği uğruna Afrika’da son 50 yılda orman örtüsünde %80 azalma görüldü.

Yerken çoğumuzun ağzında hoş bir tat bırakan çikolatanın hikâyesi, vicdanlarımızda hoş bir tat bırakmayabilir.

Çikolata üreticilerinin daha fazla çikolata üretebilmek adına doğaya verdiği zarardan yeterince bahsetmişken, insana verdiği zarardan bahsetmezsek olmaz. Doğayı acımasızca katledenler, insanlara karşı ne tür suçlar işliyormuş gelin hep beraber inceleyelim.

Konunun hassasiyeti gereğince çikolata üreticilerinin insanlara karşı işlediği suçları “emek istismarı” ve “çocuk işçi” başlığı altında iki farklı yönden incelememiz daha doğru olacaktır.

Kakao işçileri, günlük 1 paket çikolata fiyatı kadar bile para kazanamıyorlar!

Bağımsız araştırma şirketleri ve insan hakları kuruluşları, pek çok kez yayımladıkları raporlarda kakao işçilerinin zor şartlarda ve asla adil olmayan ücretler karşılığında çalıştığını daha önce pek çok kez açıklamıştı. 2020 yılında açıklanan veriye göre kakao işçilerinin günlük ücreti sadece 0,90 dolar.

Konuyu daha iyi anlamak için biraz matematik yapalım. Bir kakao işçisi, bir ay boyunca eğer hiç ara vermeden çalışırsa, ay sonunda eline geçen para sadece 27 dolar olacak. Bu verinin daha acı kısmı ise, “ortalama” ifadesi. Yani günde 0,90 doların altında çalışan, ayda 27 dolar kazanamayan kakao işçileri de mevcut.

Günde yarım dolar kazanıp ay sonunda eline 15 dolar geçen işçileri de düşünecek olursak eğer; Avrupalı çikolata üreticilerinin daha fazla çikolata üretmek için sadece doğayı değil, insanları ve onların emeklerini de sömürdüklerini açıkça ifade edebiliriz.

Çikolatanın ham maddesi kakao ağacı, kakao ağacının olmazsa olmazı ise çocuk işçiler!

Afirka’da kakao işçilerinin emek sömürüsünden sonra gelen konu, vicdanlarımızı daha da rahatsız edecek bir konudur diye tahmin ediyoruz. Birleşmiş Milletler (BM)’in yayınladığı raporlara göre sadece Gana’daki kakao ormanlarında 1,6 milyon çocuk işçi çalışıyor ve bu çocukların 1,4 milyonu 5 ila 11 yaş aralığında.

Yine BM raporlarına göre çocuk işçilerin önemli bir kısmı Afrika’nın çeşitli ülkelerinden kaçırılarak getirilen çocuklardan oluşuyor. Diğer devletlerde çalışan çocuk işçilerin sayısı bilinmese de dünyada kakao işçisi olarak çalışanların 2/5 oranında çocuk olduğu tahmin edilmektedir.

Son yıllarda küresel baskı ve biraz da göz boyamak için çikolata üreticileri çeşitli adımlar attı.

Marka vermeye lüzum duymadan, son yıllarda açıklanan verilerden ötürü dev çikolata firmaları ormanları korumak için doğa dostu projeler ürettiklerini ve bu tarz projelere sponsor olduklarını, çikolata ürünlerine zam yapıp, zam payını doğrudan işçilere dağıtarak işçi ücretlerinde iyileştirme sağladıklarını, çocuk işçiliğinin kanayan bir yara olduğunu ve bunun için de önlemler alacaklarını açıkladılar.

Pek çok kişi bu adımların göz boyamak için atıldığını düşünse de bizler bu adımların yapıcı çözümler olmasını temenni ediyoruz.

Bonus: Yıllardır kakao işçisi olarak çalışan fakat bırakın çikolata tatmayı, adını bile ilk kez duyan Afrikalı işçilerin çikolata ile tanıştıklarında verdikleri tepki:

Peki ya sizler çikolatanın bizlere ulaşana kadar yaşadığı hikâye hakkında neler düşünüyorsunuz?

Kaynaklar: 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6 /

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir