CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun mayıs ayı enflasyonunu yüzde 73,50 olarak açıklamasına dikkat çeken Faik Öztrak, “Sonuç: Piyasa beklentilerinin yarısı kadar “aylık” enflasyon, bağımsız araştırmacıların bulduğunun yarısından bile az yıllık enflasyon açıklattılar. Sonra da, TÜİK’e bu işleri, ‘Avrupa’ya uyum için yaptık, şeffaflık için yaptık’ diye açıklama yaptırdılar. Sevsinler sizin şeffaflığınızı! Bu yaptıklarınızla, rezaletin çıtasını, Everest’in tepesine çaktınız” dedi.
Öztrak’ın açıklamasından satırbaşları şöyle:
“Bugün saray medyasına mensup bir köşe yazarı, Nebati Bakan’ın da partisinin kampında: “Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, İhracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor…” diyerek, enflasyonu hükümetin hortlattığını itiraf ettiğini aktarmış.
DÜĞMENİN YANLIŞ İLİKLENDİĞİ BELLİ OLDU: “Bakan hükümetin zengine çalıştığını da ikrar etmiş. Bak ben buradan söyleyeyim: enflasyonla sürdürülebilir büyüme olmaz. Bunun sonu istikrarsızlık olur. Bunu bu ülke defalarca tecrübe etti. Sonu hep hüsran oldu. Daha işin başında düğmenin yanlış iliklendiği belli oldu. Saray, talimatla tabela faizini indirtmeden önce, yüzde 20’nin altında olan yıllık enflasyon, dokuz ayda neredeyse dörde katlandı, yüzde 73,5’e çıktı.
Sarayın “tercihi” sayesinde, Türkiye dünyada en yüksek üretici enflasyonuna sahip ülke oldu. Nebati Bakan bu toplantıda; “Bu yılsonunda enflasyon yüzde 48-49, Gelecek sene sonunda ise yüzde 19,9 olacak” da demiş. Hani 2023 seçimlerine giderken Enflasyon tek haneye düşecekti? Bunlar anlaşılan, hiçbir taahhütlerini yerine getirme takatine sahip değil.
G-20’NİN SEFALET ŞAMPİYONU YAPTI: Sarayın kibirlisi, enflasyon ve işsizliğin toplamından oluşan Sefalet Endeksi’nde, ülkemizi açık ara, G-20’nin sefalet şampiyonu yaptı. Sefalette, İflas bayrağını çeken Arjantin’e 20 puan, Güney Afrika’ya 45 puan Brezilya’ya 62 puan fark attık. Ülke olarak, sadece hayat pahalılığını değil, artık açlığı ve yokluğu konuşur olduk. Dünyada gıda enflasyonu Ukrayna-Rusya Savaşı’nın ardından; mart ayında yüzde 34’e çıktı. Takip eden iki ayda 10 puan geriledi. Bizde ise aynı dönemde, gıda fiyatları, roket hızıyla yukarı gitti.
SARAYIN BECERİKSİZLİĞİNDEN KAYNAKLANIYOR: Nisan ayında, tek bir ayda 20 puan artışla yüzde 90’a fırladı. Mayıs ayında da yüzde 93’ü aştı. Sarayın kibirlisi, “Bu fiyat artışları dünyadan ve Bazı piyasa aktörlerinin fırsatçılığından kaynaklanıyor” diyor. Mayıs ayı itibariyle; dünyada gıda enflasyonu yüzde 23, Türkiye’de yüzde 93. Bugün Türkiye’de gıda fiyatlarındaki her 4 liralık artışın sadece 1 liralık kısmı dünyadaki gelişmelerden, kalan 3 liralık kısmı ise sarayın kibrinden ve beceriksizliğinden kaynaklanıyor.
TÜRLÜ OYUNLARA BAŞVURDULAR: Kendilerinin hortlattığı enflasyon canavarını milletten saklamak için, Türlü oyunlara başvurdular. Olmadı. Son birkaç haftada rezalet ayyuka çıktı. Önce TÜİK’in Fiyat İstatistikleri Daire Başkanı değişti. Ardından, enflasyon verilerinde, veri kalitesinin kontrolünü sağlayan ve yıllardır her ay açıklanan, “Madde Sepeti ve Ortalama Madde Fiyatı” verileri artık yayımlanmamaya başladı. Biz bu açıkladıkları fiyatlarla mal satan marketleri merak ederken, şimdi fiyatlar da yayımlanmaz oldu.
Hükümet, “TÜİK ne derse onu kabul edeceksiniz” diyor. Ardından, TÜİK’te Tüketici Fiyatları Grup Başkanı’nın ipi çekildi. En son, TÜİK’in bölge müdürlerinin de asaleten ataması yapıldı.
Sonuç: Piyasa beklentilerinin yarısı kadar “aylık” enflasyon, bağımsız araştırmacıların bulduğunun yarısından bile az “yıllık” enflasyon açıklattılar. Sonra da, TÜİK’e bu işleri, “Avrupa’ya uyum için yaptık, Şeffaflık için yaptık” diye açıklama yaptırdılar. Sevsinler sizin şeffaflığınızı! Bu yaptıklarınızla, rezaletin çıtasını, Everest’in tepesine çaktınız.
BU REZALET KESİNLİKLE KABUL EDİLEMEZ: Ülkenin güvene en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, güveni bir defa daha kendi siyasi ikbaliniz için talan ettiniz. Buradan söylüyoruz: Mayıs ayından itibaren Bu istatistiklere imza atan TÜİK yöneticileri özellikle hazır olsun. Emeklinin, dulun, yetimin, memurların, işçilerin maaş ve ücretlerini yalanla talan etmekten, yasalar önünde hesap verecekler.
Hortlattığı enflasyonla milletin sırtına çullanan saray da, memurları, verilerle alenen ve pervasızca oynamaya zorlayarak, insanların maaşlarını, aylıklarını ücretlerini talan etmenin, “Kul hakkı yemenin” hesabını önce sandıkta, sonra da yargıda verecek. Bu rezalet, kesinlikle kabul edilemez.
Verilerle oynamak, Hazine’nin borçlanmasını pahalılaştırır, zorlaştırır. Bugün iç borçlarımızın üçte birini enflasyona endeksli kağıtlar oluşturuyor. Verilerle oynadıkça, hem içeriden hem de dışarıdan borç bulmak giderek zorlaşıyor. Devletin açıkladığı verilere güven bittikçe risk algısı artıyor. Risk algısı arttıkça faizler artıyor. Borcun maliyeti gün gün yükseliyor.
ESNAF FATURALARI ÖDEYEMİYOR: Esnaf, pandemi döneminde aldığı borcu hala ödeyemedi. Elektrik, su, gaz faturaları da ödenemiyor. Esnafımız, “Ne kadar dayanabilirim” diye gün sayıyor.
Genç çiftler artık ev masraflarını karşılayamadığı için analarının babalarının evlerine taşınıyor. Millet borcunu ödeyemiyor. İcra dairelerindeki dosya sayısı, Son bir yılda, 1 milyon 468 bin artışla, 23 milyon 558 bine çıktı. Çiftçilerimizin sadece bankalarda takibe düşen kredileri 4 milyar lirayı buldu. Milletine gözleri kapalı, Kulağı sağır, kalbi mühürlü bu hükümet, faiz lobilerine gayet şefkatli… Faiz lobileri abat olmaya devam ediyor.
Bu yılın ilk 4 ayında, bankaların verdikleri kredilerden kazandığı faiz geliri önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artışla 200 milyar lirayı geçmiş. Bankaların takipteki alacaklardan elde ettiği faiz geliri ise İkiye katlanmış. Bankaların mevduat sahibine verdiği faizin çoğu milletin hazinesinden ödeniyor. Ama kredi faizleri hala artıyor. Aynı dönemde bütçeden yapılan faiz harcamaları da Yüzde 54 artışla 100 milyar lirayı aşmış.
HEPSİNİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARTACAĞIZ: Faiz lobileri, bu Hükümeti sevmesin de kimleri sevsin. Vatandaşına zalim bu hükümet, sadece faiz lobilerinin değil, saraya yandaş müteahhitlerin de sevgilisi… “Bir kuruş vermeden yaptırdık” dedikleri, döviz garantili projeler için bu yıl ilk 4 ayda ödediğimiz para 9,5 milyar lira.
Hafta sonunda ortaya çıktı ki, İstanbul’da yeni havalimanı ihalesini kazanan beşli çeteye, “25 yıl boyunca, İstanbul’a yeni havalimanı yapılmayacak, Atatürk Havalimanı’ndan tarifeli uçuş yapılmayacak” garantisi verilmiş. Anlaşılan şimdi İstanbul Havalimanı’nı satmayı düşündükleri, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, “Sizin garantiniz yetmez. Siz gidicisiniz. Atatürk Havalimanı’nı yıkmazsanız, Yeni gelen iktidar bu israfa razı olmaz” demişler.
Saray’ın giderayak Atatürk Havalimanı’na neden kıydığı, pistlerini paldır küldür neden kırdığı da ortaya çıktı. Çevrecilik, ağaç bahane… Yandaşa verilen garantiler şahane. Biz yine de söyleyelim, Geliyor gelmekte olan… CHP iktidarında tüm KÖİ projelerini masaya yatıracağız. Yapılan işleri, verilen paraları, verilen garantileri, hepsini gün ışığına çıkaracağız. Anlaştık, anlaştık… Anlaşamadık, bu projelerin işletme haklarını Maliyet artı makul kar üzerinden belirleyip devlete geri alacağız.
ARTIŞ ŞİRAZESİNDEN ÇIKTI: Görevinin sonuna gelen Saray’ın kibirlisi, Artık seçilemeyeceğini anladı. Yazgısının sonuna gelen bir otokrata yakışır şekilde, şirazesinden çıktı. Kibiri zirve yaptı. Dün, “Her kim bu kardeşinize saldırıyorsa, Aslında Türkiye’ye saldırıyor demektir. Her kim AK Parti’yi ve Cumhur İttifakı’nı kötülüyorsa, Aslında Türkiye’yi hedef alıyor demektir” dedi. Milleti “kalansız bölme” tam da budur. Yahu bu ne kibir!
TÜRKİYE BİRDEN BÜYÜKTÜR: Milletimizin huzuruna, Sarayınızdaki dev aynalarına bakıp mı çıkıyorsunuz? Buradan söyleyelim: Türkiye birden büyüktür. Bu millet de sizden çok çok büyüktür. Ama milleti unutanların, halini görmeyenlerin, sesini duymayanların, bunu idrak etmesi mümkün değildir. Siz devlet falan değilsiniz. Milletin iradesiyle gelip giden pek çok hükümet gibi, siz de gideceksiniz. Milletin oyuyla geldiniz, milletin oyuyla gideceksiniz. Geldiğiniz gibi gideceksiniz. Şu ayaklarınız artık yere bir değsin.
HANGİ SÖZE İTİBAR EDELİM?: AK Parti Genel Başkanı, partisinin kampında, “128 milyar doları ne yaptıklarını kamuoyuyla paylaştıklarını” söylemiş. El-insaf… 128 milyar doların buharlaştırıldığı ilk ortaya çıktığında, “Para Merkez Bankası kasasında, Kaybolan bir şey yok” diyen kim? Sonra çıkıp, “Finansal dalgalanma yaratmak isteyenlere karşı kullandık” diyen kim? “Türkiye’nin 128 milyar dolar satılabilir döviz rezervi hiç olmadı” diyen saray şürekasını nereye koyalım?
Ya “Bir protokol dâhilinde, bu dövizleri 2017’den itibaren sattık” diyen Merkez Bankası Başkanı’na ne demeli? Biz bunlardan hangisinin doğru olduğuna inanalım? Hangi söze itibar edelim? Merak etmesinler, CHP iktidarında, 128 milyar doların, ne zaman, kimlere ve kaça satıldığını, ve bu peşkeşin sorumlularını, tek tek milletimize açıklayacağız.
OYNAMAYI BİLMEYEN YERİM DAR DER: Milletimizi birbirine düşürmek için Gezi eylemcilerine olmadık iftiralar attı. Sonunda da “Gezi olmasaydı, milli gelirimiz 1,5 trilyon dolar olurdu” diyerek, Kendi beceriksizliğin faturasını Gezi’ye yıkmaya kalktı. Oynamayı bilmeyen gelin, damat, yerim dar dermiş… Öyle olmasa böyle olurdu diye devlet yönetilmez.
Biz söyleyelim, Gezi eylemleri değil ama sizin kibiriniz olmasa bu ülkenin milli geliri 2023’te en az 2 trilyon dolar olurdu. Ama şimdi yarısının bile altında. Türkiye’nin doğru bir yönetimle, rahat rahat yakalayacağı İlk 10 ekonomi arasına girme hedefi tek kişilik rejim sayesinde hayal oldu. Bırakın ilk 10 ekonomi arasına girmeyi, Türkiye’yi ilk 20 ekonomi liginden düşürdüler. Her şeyi batırdılar. Tutacak dalları kalmadı. Şimdi on parmaklarında on kara, her yere bulaştırmaya kalkıyorlar. Türkiye’nin ve Türk milletinin felaketi pahasına Kendilerine ikbal devşirmeye çalışıyorlar.
Millete yaşattığı hayat pahalılığını, işsizliği, yokluğu, artık gizleyemeyen Saray, Gezi direnişini her derdine deva etmeye çalışıyor. Oturduğu koltuğa yakışmayan işler yapıyor. Geziyle ilgili türlü çeşitli iftiralar sıralıyor. Yetmiyor, milletimize küfrediyor. Yetmiyor, Ettiği küfre milletimizi ortak etmeye kalkıyor. Böylesi, Türk siyaset tarihinde ne görüldü ne de duyuldu.
BU TOPRAKLARIN SÖZÜ DEĞİL: Erdoğan’ın, Bizim burada tekrarından hicap duyacağımız sözleri, bu milletin, bu toprakların sözleri değildir. Bu millet, edep ve adap unutulmasın diye, tekkeye, türbeye; dükkâna, kahveye; “Edep ya Huu” levhaları asan millettir. Bu milletin dili de, gönlü de, Anadolu Erenlerinin diliyle yoğrulmuştur.
Mevlana, Hacıbektaş, Hacı Bayram ocaklarında, kemalata ulaşmıştır. Bu ülke; “Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti, Millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir” diyen kurucu babaların elinde yükselmiştir.
Erdoğan’ın sözleri, ne bu topraklarda yoğrulmuş, ne bu memleketin ocağında pişmiştir. Erdoğan’ın sözlerinin milletimizle tek irtibatı, atalarımızın, “Kabın içinde ne varsa, dışına o sızar” sözlerini ispatlamasına vesile olmasıdır. Milletimiz, kendini bölen, kendine küfreden, partizan bir cumhurbaşkanı değil, tarafsız, milletini kucaklayan bir cumhurbaşkanı istemekte, bunu özlemektedir. İlk seçimde bu özlem bitecektir.
Şunu da söylemeden geçmeyeyim; Ön teker nereye, arka teker oraya. Cumhurbaşkanı millete alenen küfredince, MKYK üyesi de iyice azıtıyor, şoförleri, adamları çocukların kavgasının arasına dalıyor, 15-16 yaşlarındaki gençleri dövüyorlar. Kendisi böyle, örgütü böyle, parti yönetimi böyle. (HABER MERKEZİ)