İstanbul’da Sazlıbosna gölünde de görülen siyanobakteriler, çoğalarak alg patlaması olarak yüzeye çıkıyor. Su kaynaklarını tehdit eden kıymetli bir sorun olan siyanobakterilerin göl ve su kaynaklarındaki balıkların oksijensiz kalarak boğulmalarına sebebiyet verdiği belirtiliyor. Son vakitlerde siyanobakterilerin artış gösterdiğini belirten Dr. Kesici, bu nedenle tedbirlerin alınmasında titizlikle davranılması gerektiğini vurguladı. Dr. Erol Kesici, kirlilik yükünün de çok oranda arttığına işaret ederek siyanobakterilerin, doğal su bitkilerinin üzerine tutunarak, onların oksijenini engellediğini ve çürümelerine neden olduğunu belirtti. Kesici, son yıllarda göllerde mavi-yeşil alg üzere isimlerle de anılan siyonobakteri tehlikesinin önemli boyuta ulaştığını söyledi.
“GÖLLERİMİZİN BİRÇOK KISMI TABAN ÇAMURU İLE DOLU, SÜRATLİ BİR HALDE ÇOĞALIYORLAR”
Türkiye Tabiatını Muhafaza Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, siyanobakterilerin mavi ve yeşil alg olarak dünyanın en yaşlı mikroorganizmaları olduğunu belirterek, “Yaşları, 3.5 – 4 milyar yaşında olup lakin mikroskop ile görülebilen ve suların çok kirlenmeleri sonucu koloniler oluşturarak suyu yeşil renge boyayan, denizlerde müsilajı meydana getiren mikroorganizmalara siyanobakteri ismini veriyoruz. Çok tehlikeliler, hem toksikler hem de toksin yaymaları nedeniyle çok tehlikeli oldukları bilinmektedir. Hem denizlerde müsilajı, öbür bir sözle göllerde müsilajı meydana getiren çok artmaların sonucudur. Aslında çok faydalılardır, hayatın başlangıcıdır, hayatın belirleyicisidir ancak çok çoğalırlarsa bu sefer hayatı tehlikeye sokarlar. En değerli özelliklerinden bir tanesi bugün dünyada oksijenin yüzde 40’ndan fazlasını siyanobakteriler üretir. Ne yazık ki bizim göllerimizin, ırmaklarımızın, göletlerimizin birçok kısmı taban çamuruyla dolu. Buralarda fotosentez tepkisi süratli bir biçimde artmaktadır. Bunları yiyen balıklar, başka zooplankton dediğimiz organizmalar yoksa süratli bir formda çoğalırlar. Bunun temel nedeni ise kirlilik” dedi.
“KARACİĞER KANSERİNDEN TUTUN BİRÇOK HASTALIKLARA RASTLANMIŞTI”
Siyanobakterinin karaciğer kanserini tetiklediğini belirten Dr. Erol Kesici, birçok alanda da kullanılmaması gerektiği konusunda ihtar yaparak, “Görülmesindeki tehlikeler nedir? Bir kez o ortamdaki canlıların yaşamasına imkan sağlamamaktadır. Balıkların yaşamasına mahzur olmaktadır, oksijensiz kalmalarına neden olmaktadır. Ortamdaki yaşamsal faaliyetleri engelliyorlar. Bütün canlılar için tehlikelidir. İçme sularında, göllerde, ırmaklarda, denizlerdeki içme sularında görüldüğünde artık 4. kalite su diyoruz. Bunları bırakın içmeyi tarımda bile kullanılması tehlikelidir. Çok siyanobakterilerle yüklü olan suların içilmesinde başta karaciğer kanserinden tutun başka birçok hastalıkların rastlandığı belirlenmiştir. Bu alglerin toplanılarak gübre olarak kullanılması kıymetlidir ama içerisindeki toksik husus ölçüsünün tespit edilip yakılması ve sonra gübre haline dönüştürülmesi gerekir. Hayvan yemi olarak kullanılması çok tehlikelidir. Bu sularda bulunan balıkların yenilmesi de çok tehlikelidir zira toksik hususlar balıkların bünyesinde kalıcı olarak yer almaktadır. Bu da insanlara ve öbür canlılara geçmektedir. Göllerin ve ırmakların olduğu yerlerde mutlak suretle göle ulaşan suların arıtılması gerekli. Biyolojik çeşitliliğin korunması gerekiyor ve suların katiyen kirletilmemesi gerekiyor, temel nedeni bu. Alg patlaması dediğimiz mikroskobik su yosunlarının artışının temel nedenleri göllerin, denizlerin, ırmakların kirlenmesi. Doğal bir olay değildir. Şayet göller, ırmaklar, denizler pak olmuş olsa atıklarla depo edilmemiş olsa alg patlaması görülmeyecektir ve bu organizmalar ömür için hayat kaynağı olmaya devam edecektir” diye konuştu.
“PEK GELİNECEK ÜZERE DURMUYOR”
Balık tutmaya gelen Sait Mustafa Güral, “Doğal olarak pak durmuyor lakin kimi balık cinslerinin olması gerektiği suyun berraklığı bu. Lakin genel olarak bakıldığında pak durmuyor. Birinci kez geldim lakin bu durumdan sonra pek gelinecek üzere durmuyor” halinde konuştu.
“BU MİLLET NE YAPSIN”
Necati Moccaoğlu ise “Balıkçı değilim ancak balıkçılar ile buraya geliyorum. Ortada balık tutuyoruz, bana çok lezzetli geliyor. Olta yanımda olsa tekrar fiyatım. Orada balık tutmayın, burada balık tutmayın diyorlar, bu millet ne yapsın?” dedi.
